bugün

sevdiği entry'ler

ekşi sözlük

Ömrünü tamamlamak üzere olan bir zihniyet tarafından kapatılan oluşum. En geç 4 ay sonra öyle bir gideceksiniz ki bir daha bu topraklarda siyasal islamcı bir iktidar görülmeyecek.

ak parti seçimin gizli kaybedenidir

ak parti bu referandumun tabiri caizse gizli kaybedenidir. hepimizin bildiği bir tarihi bir bilgi vardır sokullu mehmet paşa ile venedik cumhuriyeti elçisi arasında geçen ve ''siz bizim sakalımızı kestiniz biz ise sizin kolunuzu kestik,kesilen kol bir daha çıkmaz ama sakal daha bir gür çıkar'' diye şimdi akp her seçimde kazandığı ankara ve istanbul gibi türkiye'nin en önemli kentlerini kaybetti bu da onların metropollerde eridiği gerçeğini ortaya çıkarır. şimdi tayyip bey 2019'da başkanlık seçimine girecek ve biraz halkın ekmeleddin gibi muhafazakar kesimin ve ülkücü kesimin desteğini alan bir aday çıkarsa tayyip biter ve akp de biter bu şehirleri akp'nin kaybetmesi bittiğini gösterir seçimin gizli mağlubu ne olursa olsun akpdir ve kolu kesilmiştir. *

a level

(advanced level - ileri düzey) gcse sınavının ardından öğrenciler iki yıllık bir süreçte tamamlanan a-level aşamasını ifade eden "altıncı sınıf"a (sixth form) başlar. bu kurslar ingiliz üniversitelerine ya da yüksekokullarına girişte en çok kullanılan giriş standardıdır. öğrenciler bu kurs sınavlarına genellikle yüksek öğrenim görmek istedikleri konuyla ilgili iki üç konuda birden girerler. normalde iki yıl süren a-level kursları bazı yerlerde verilen yoğun kurslarda bir yıl da da tamamlanabilir. yabancı öğrenciler a-level eğitimi için bağımsız orta dereceli okullardan birine devam edebilirler. a-level sınavları için hazırlanmak gcse için yapılan hazırlıktan oldukça farklıdır zira, öğrenciler a-level aşamasında genellikle 3-4 konuda iki yıl boyunca uzmanlaşmak için eğitim görürler. a-level eğitimi kabaca amerikan sistemindeki üniversite eğitiminin ilk yılına tekabül etmektedir. a-level eğitiminin çalışılacak konularda erken uzmanlaşma gibi avantajları varken, daha dar bir bilim alanında çalışmak gibi dezavantajları da bulunmaktadır.

rte nin mavi ekran vermesi

6-7 eylül olaylarının konuşulduğu tv programında, o dönemde başta chp'nin olduğunu sanan yüce başbakanımızın, demokrat parti'yi duyunca verdiği renk cümbüşüdür.

bknz: http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/85843/recep-tayyip-erdoganin-mavi-ekran-verdigi-an

madecassol

ilacın gece sürülmesi ve Surkeli olarak uygulanmaması sağlanmalıdır. Göz gibi hassas yerlere değmemelidir. Yüzde parlaklık yapar.

denizci karısı olmak

Babası denizci biri olarak söylüyorum. Bir insanın mesleki seçimi bu kadar yanlış olur. Babam hep şöyle derdi;

'Denizciler herşeye geç kalır, çoçuğu doğarken orda olamaz, sevdiği biri kaybolur gider orda olamaz.'

hakikaten de öyleydi, ya mutluluğa geç kalırdı ya üzüntümüze.

türklerin en lezzetli sokak yemekleri

türklerin en lezzetli sokak yemeklerini sıralamak gerekirse listenin sonu gelmez ancak genede sıralamayı bir yerden başlatmak gerekir.

1. (bkz: kokoreç)
2. (bkz: tavuk pilav)
3. (bkz: gözleme)
4. (bkz: macun) çoçukken çok görürdüm artık karşılaşmaz oldum.
5. (bkz: midye dolması)

merak edenler için turistler türklerin sokak yemeklerini sıralamışlar. https://youtu.be/3jyVqdCpifY

deniz harp okulu öğrencilerinin mektubu

Okulları kapanan deniz harp okulu öğrencilerinin mektubudur.
Deniz Harp Okulu Ögrencilerinin gönderdiği metini aynen yayınlıyorum

"Çok değil daha bundan 2 yıl evvel bugünlerde Harp okuluna adım atacak olmanın heycanı içindeydim. 3 Ağustos 2014 'te ailemin kapısına kadar eşlik etmesiyle şanlı yuva harbiyeye Deniz Harp Okulu'na intibak eğitimi için gittim.
Daha önceleri 3 hafta 4 hafta olan bu eğitim bize gelince 42 gün oldu. Şans dedik. Temel askerlik eğitiminden sabah sporuna , denetlemesinden uygun adımına tam 42 gün boyunca 12 Eylül'de yemin edip asker olabilme şerefini kazanmak için ter döktük. Sonunda 12 Eylül 2014 ' te yeminimizi ettik ve asker olduk. Milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle hizmet...
Hiçbir şey kolay değildi. Her günün ayrı bir zorluğu vardı. Haftalar o kadar yoğun ve yorucu geçiyordu ki birinci sınıfın sonuna kadar çok fazla bırakan olmuştu. Biz kalanlarla yolumuza devam ettik. Fakat ayrılanlar her zaman 5000 ' in kardeşi oldu hiç ayrılmadık. Bir hedefimiz vardı. Bir amacımız vardı. Bir hayalimiz vardı...
Bu şan ve şeref dolu mesleği , bir Türk evladına yaraşır şekilde , bu millete karşı sorumluluğumuzu en iyi şekilde yerine getirecek şekilde yapmak.
Yeri geldi güldük yeri geldi ağladık. Fakat içimize ağladık. Oğlum okul nasıl diye sorduklarında iyi dedik. Ama aslında neler çektiğimizi , nelerden vazgeçtiğimizi nelere maruz kaldığımızı sırf üzülmesinler diye ailemize anlatmadık.
Sabahın 6 sında kalkıp kahvaltı için boş yere bir saat ayakta beklemeyi , her yemeğe eziyet niyetine uygun adım gidişleri , üst sınıfların ego tatmin etmek için sebepsiz yere azarları , komutanların ikili tutumları , suçsuz yere alınan cezalar , iptal olan izinler... Ne mi yaptık ? içimize ağladık, birbirimize destek olduk. Yılmadık azmettik daha çok çalıştık.
Ne içindi bütün bunlar ? Çok mu hoşumuza gidiyordu ? insan yerine konulmamak , yetişkin bir birey gibi davranılmaması canımıza mı minnetti ? Hayır tam aksine bu profili düzeltmekti tek gayemiz. Nitelikli subaylar olup memleket için iyi işler yapmak. Yeni gelenlere askerlik mesleğini sevdirmek. Vatan aşkını aşılamak. Türk Silahlı Kuvvetleri'ni ileriye taşımak. Türk milletinin menfaatlerini savunmak.
Askeri ögrencilik hayatım boyunca ne ailemin başını öne eğdirecek ne kendimin yüzü kızartacak ne Türk milletinin ne de Deniz Harp Okulu'nun menfaatine ters düşecek hiçbir şey yapmamanın , aksine ülkem için çalışıp çabalamış olmanın haklı gururunu yaşıyorum.
Daha çocuk yaşlarda ilkokul sıralarında başlayan üniforma sevdamızı , vatan aşkımızı , okula girmemizle gelen görev bilincimizi , kuruma ve millete olan aidiyet duygumuzu , devlete olan güvenimizi tek kalemde silip attılar. Bizleri vatan hainlerinden ayırmak yerine aynı kefeye koyup üzerimizdeki tertemiz üniformamızı lekelediler. Bizden subay nasbedilme hakkımızı çaldılar. Bizden duygularımızı çaldılar , bizden çocukluğumuzu , gençliğimizi çaldılar. Emeklerimizi çaldılar. Hayattan beklentimizi çaldılar. Sevincimizi hüznümüzü çaldılar.
Bizden hayallerimizi aldılar...
31 Temmuz 2016. Artık sivilim, ağlayabilir miyim diye merak ediyorum. Üzülme oğlum diyorlar.
Bugün de Kader dedik.
Bu haksızlıkta emeği olan herkesin Allah belasını versin. Zalimlerin yüzü iki cihanda da gülmesin.

orkide

bissürü bissürü çeşidi olan, rengarenk, çok hoş, sevgi pıtırcığı yapılası çiçek.
e'fenim, bir ara mabad kaldırılıp reale gidilir. * * 14 ytl'ye düşmüş orkidelerden bir saksı beğenilip alınır.
(burada, beğenme kriterlerine değiniciz: rengini keyfiniz bilir, eyvallah; bir sürü var zaten. mümkün olduğu kadar bol tomurcuklu (o tomurcukların pıtır pıtır açışını seyretmek için), yoksa bol çiçekli bir tanesi seçilir.) "aman çiçeklere değmeyin, aman rüzgar vurdu mu acep, vay boynu mu büküldü, vs..." nidaları arasında eve götürülür.
bu nazenin her bir şeyi beğenmemektedir. suyu, yemi ayrı ayrı iştir ama gözünüzde büyütmeyiniz.
eğer çiçeği aldıktan sonra paranız kaldıysa marketten, yoksa annenizin takımlarından birinden bir adet şeffaf salata kabını uçurun. dibine taş, bilye, boyası akmayan boncuklar, * iri deniz kabukları döşeyin. amaç, belirli bir yükseklik sağlamak. sonra tamamını kaplamayacak şekilde su doldurun. orkideler, nemli ortamlardan hoşlanıyorlarmış, biz de onlara uygun habitat ayarlıyoruz. kökleri suya değmeyecek şekilde, hazırladığınız kaba oturtun. bir tül perdenin arkasına saklayarak (direkt güneş ışığı yapraklarını yakıyormuş) güneşli olduğunu düşündüğünüz bir odanın pencere kenarına yerleştiriniz. aman dikkat, pencereyi açtığınızda saksı uçmasın ve direk ceryan yapmasın, yoksa üşütüyormuş besbelli...
kışın, haftada bir kez, yazın iki kez sulamak uygunmuş. haftada bir falan da dibindeki suyu tazelemek gerek. ayda bir gibi nitrojen destekli bir gübreyi suyuna karıştırıp sulamalıymış vs...vs...
bi de...
-iki senede bir saksı değiştirilmesi gerekiyormuş, mümkünse çiçeksiz döneminde ve sadece bir beden büyük saksı ile...
- normalde, ağaç gövdelerinde ve orman diplerinde yetiştiği için normal toprak kullanılmıyor. ya özel orkide toprağı (çürümüş yaprak ve diğer orman dibi artıkları) ya da hinidstan cevizi kabuğu rendesi gibi bir şey....
- kökleri de fotosentez yapabildiğinden şeffaf saksılar kullanılıyor.
- çiçekleri döküldükten sonra, sap kısmı yarı uzunluğundan kesilip normal bakımına devam ediyormuş. sonra tekrar çiçek açıyormuş.
-* annemin dediğini göre, çiçeklerini döküp biraz kendini toparladıktan sonra, östrojen ile zamanından önce çiçek açtırılabiliyormuş * *.işe yararsa, buraya bilgi notu düşerim.
- "salep" olarak bildiğiniz şey bir orkide türü. bugün, vahşi ortamdaki soyu tehlike altında. insanlar o kadar uzun süre bilinçsiz bir biçimde toplamışlar ki, artık doğru dürüst yok ortalıkta...
işe yarar linkler:
http://www.buketcicek.com/orkide.asp
http://ehlikeyifbahce.blo...orkide-bakimi_546406.html
http://www.beautifulorchids.com/
gibi...
kolay gelsin.
-> denzi kabuğunu unutun ya da iyice temizleyin. içinde ne kalıntısı kalıyorsa ıslanınca felaket kokmaya başlıyor. en hayırlısı gene taş, incik-boncuk gibi duruyor.

kumanlar

(bkz: kıpçaklar)
en kalabalık türk topluluklarından biridir.

daha doğrusu türk dünyasını oluşturan 3 kalabalık boydan biridir.

-oğuzlar
-kipçaklar
-karluklar

kıpçaklar göçebe bozkır topluluklarıdır. bugün orta asya, karadeniz'in kuzeyi, doğu avrupa, anadolu, kafkaslar ve ortadoğu'da varlıkları devam eden kıpçak halkları şunlardır;

-tatarlar
-kazaklar
-kırgızlar
-başkurtlar
-nogaylar
-karakalpaklar
-karaçaylar
-balkarlar
-kamuklar
-ortadoğu ve mısır memlükleri

kıpçak topluluklarının yaşadığı coğrafya deşt-i kıpçak olarak adlandırılmıştır;

işte bu deşt-i kıpçak coğrafyasından diğer yakın coğrafyalara çeşitli kıpçak göçleri olmuştur;

ortadoğu'ya ve misir'a kipçak göçü;
özellikle abbasiler devrinde arap coğrafyası ile ilişkiler kuran kıpçaklar, hem islamiyeti benimsemiş, hem de arap ve selçuklu ordularında paralı askerlik yapmışlardır.
mısır'da yönetimi ele geçiren selahaddin eyyubi, ordusunda kölelerden oluşturulan birliklere, abbasi halifelerinin bu geleneğine giderek ağırlık vermiştir. memlûk sultanlığına adını veren ve mısır ordusunun süvari bilirliklerini oluşturan memlûk atlı birlikleridir. bu birliklerin komutanlığını elinde bulunduran kimseler zaman içinde devletin başına geçmişler ve kurdukları devlete arapça köle anlamına gelen memlük devleti adını vermişlerdir. memlükler'in bir başka adı da kölemenler'dir.
kölemenler, mısır'da bahriye memlûkleri olarak bilinen hanedanı kurdular. memlûkler'in en önemli hükümdarı olan sultan baybars, kırım yarımadasında doğmuş bir kıpçak türkü'dür. memlüklerde mısır tarihinde önemli yeri olan ; kutuz , aybek , aktay , kalaun gibi önemli kıpçaklı askeri komutanlar yetişmiştir. bu komutanların mukavemeti mısır'ı moğol istilasından korumuş, mısır kıpçak ordusu dünya'da moğolları yenen ilk ordu olmuştur.

-doğu avrupa'ya kipçak göçü;
kıpçaklar'ın batı kolunu oluşturan kumanlar'ın sahne aldığı göçtür. deşt-i kıpçak bölgesi moğol istilasına uğrayınca kıpçak boyları'nın bir kısmı avrupa'ya doğru göçe başlarlar, işte avrupa'ya göç eden bu kıpçak boyları kumanlar olarak tanımlanır...
kumanlar bir oğuz boyu olan peçenekler ile savaşıp onları önlerinden sürünce avrupa'ya akınlar düzenlemeye başlarlar.
macaristan, polonya, romanya, balkanlar ve bizans'a sürekli akınlar düzenlerler. hatta bir seferinde istanbul'u kuşatırlar.
avrupa'ya göç eden kıpçak toplulukları hristiyanlığı benimser, avrupa, özellikle bizans ordusunda paralı askerlik yaparlar, malazgirt savaşı ile birlikte bizans ordusu'nda paralı askerlik yapan diğer türk toplulukları peçenekler ve uzlar'la birlikte anadolu'ya yerleşirler ve hristiyan karaman türkleri'nin(karamanlılar) kökenlerini oluştururlar...
kumanlar bizans'ta paralı askerlik yapmalarından başka, doğu avrupa-balkanlar'da çeşitli beylikler ve krallıklar kurmuşlardır.
bugünkü moldova'nın tarihi adı olan beserabya'nın adı, bu bölgede bir prenslik kurmuş olan kuman tigini tokdemir'in oğlu basaraba'dan gelmektedir.
yine bugün bulgaristan ve romanya'nın karadeniz kıyılarını oluşturan bölge olan dobruca'ya adını veren de bir kuman komutanı olan dobriç'tir.

dobruca beyliği;
anadolu'da kurulan ilk beyliklerden biri olan saltuklular soyundan gelen sarı saltuk'un beraberindeki çepniler ile birlikte kırım'a geçerek altınordu hanlığındaki kıpçak akıncılarla birlikte düzenlediği akınlar neticesinde romanya'nın karadeniz kıyısında dobruca bölgesinde kurulan türk devletidir.
sarı saltuk ve sonrasında seyid ismail tarafından kurulan bu devletin varlığına ece halil saltuk döneminde tatarlar tarafından son verilmiş, ece saltuk ve kendisine bağlı bir grup kıpçak ve oğuz türkü anadolu'ya göç etmiş, önce karesi beyliği, daha sonra da osmanlı devleti'nin hizmetine girmişlerdir.

codex cumanicus:
karadeniz'in kuzeyindeki kıpçak türklerinden (kumanlar) italyanlar ve almanlar tarafından 14. yüzyılda derlenmiş iki bölümlük bir eserdir.(italyan bölümü, alman bölümü)
el yazması, sözlük-metinler derlemesi olarak sayılabilecek eserin adı latincedir ve kuman kitabı olarak türkçeye çevrilebilir. codex cumanicus'un amacı kuman türkleri arasında hristiyanlığı yaymaktır.
netice itibariyle kuman türkleri her ne kadar hristiyanlığı kabul etse de dillerini unutmamış, sonraki yüzyıllarda dahi kıpçak türkçesi konuşmuş ve eserler meydana getirmişlerdir.

örnek bölümler;
kökteki hanlıkta baralmaz-biz tengri kattında (gökteki krallıkta tanrı katına varamayız.)
sözlük bölümünden
agıngıç: merdiven
kıskaç: kıskaç
olturguç: oturulacak yer, sıra, koltuk
açkuç: anahtar
yülügüç/yülüngüç: tıraş bıçağı
yapkıç: kapak, örtü

alman codexinden

kıpçak türkçesi;

sağınsa men bahasız anını
kim xristoz töktü söüp ulunı
tıyalman yaşınını.
kim unut'ay munça yigitlikni
kim içip tatlı çoa suunı
toydırıldı canını

yesus tatlı eç yamansız egeç
ne ıynar sen eç yazısız egeç
öz nezik boyuñnı

türkiye türkçesi
düşünsem paha biçilmez kanını
ki isa döktü sevip kullarını
(bu nedenle) engelleyemem gözyaşımı
kim unutabilir bunca iyiliği
ki içip kaynak suyunu
doyurdu canını

isa (sen) tatlı ve kötülüksüz iken
niye azap çektirirsin hiç günahsız iken
kendi nazik bedenine

kafkaslar'a kipçak göçü;
kafkasya'daki gürcü kralı'nın selçuklu baskısından bunlaması üzerine ve bizans ile gürcistan arasında bir tampon bölge kurmak istemesiyle gerçekleşen göçlerdir.
kuzey karadeniz deşt-i kıpçak diyarındaki kumanlardan 50.000'e yakın kuman ailesi (yaklaşık 300.000 kişi) kırımlı büyük kıpçaklı başbuğ şaraga han (sarıcık) ın torunu atraga han (atrak) önderliğinde kafkaslar'dan gürcistan ve azerbaycan'a kadar indi (1118). gürcü kralına kızını veren atraga han beraberindeki kumanlarla batı gürcistan'da batum, artvin , çoruh vadisine yerleşti.
gürcü kralının isteği üzerine kumanlar kurdukları 40.000 kişilik ordu ile tiflis'i ağır bir kuşatmanın sonunda selçuklu devleti'nden geri aldılar (1123). kumanların savaş becerisini gören gürcüler tekrar kuzey karadeniz'deki kumanlara haber yollayıp ülkelerine davet ettiler.
bunun üzerine 45.000 civarında kuman ailesi (yaklaşık 250.000 kişi) sevinç han liderliğinde gürcistan'a yerleşti (1195). bu ikinci ve son iskân kuzey karadeniz, deşt-i kıpçak diyarından gelen son iskândır. gürcistan'da uzun süre kalan kumanlar hristiyanlıktan etkilenmeye başladılar.
gürcistan'a ikinci kuman göçünün ardından sayıları 800.000 e yaklaşan kumanların yurtlanma sorunları baş gösterdi. gürcü - kıpçak karma ordusunun başkomutanı başbuğ kubasar (ters saldıran) başkomutanlık konusunda gürcülerle anlaşmazlığa düşmesi üzerine bazı kuman beyleri kubasar bey'in oymağı ve kendilerine bağlı oymakları alarak bugünkü türkiye sınırları içerisine; rize ve trabzon sahil bölgelerine yerleştiler (1212).
trabzon imparatorluğu'na vergi vermeyen kumanlar, kralın artvin'e uyarı amaçlı gönderdiği küçük bir orduyu imha etmekle kalmayıp; trabzon'u basıp yağmalayarak karşılık verdiler. ortodoks olan kıpçaklar osmanlı imparatorluğu'nun bölgeye hâkim olmasıyla müslümanlığa geçtiler. gürcistan'daki kuman beyleri çeşitli zamanlarda siyaset izleyerek varlıklarını sürdürmeye çalıştılar.
bugün türkiye'nin doğu karadeniz bölgesinde, gürcistan'da batum ve havalisi ile acaristan'da halen kuman türkleri varlıklarını sürdürmektedir.
birtakım kaynaklarda müslümanlığı benimsemiş ermeniler olarak adlandırılan hemşinliler de kuman türkleridir...
zira hemşinliler şamanist kuman türkleri iken gürcistan etkisi ile hristiyan olmuş, daha sonra osmanlı himayesi ile müslümanlığa geçmişlerdir. bundan dolayı da dönme ermeni olarak adlandırılmaktadırlar.

türkiye'de kumanlar;
türkiye'de günümüzde doğu karadeniz bölgesi'nde "laz" olarak adlandırdığımız türk halkı aslen kuman türkleridir. bilinenin aksine gerçek lazlar'ın sayısı çok azdır,(50.000 civarında) bunun dışında doğu karadeniz'de yaşayan hemşinliler ve diğer türkler kumanlardır.
ayrıca bugün çanakkale ve balıkesir yöresinde dobruca beyliği'nin yıkılmasıyla birlikte anadolu'ya göç eden ece halil saltuk önderliğindeki türklerin arasında bulunan kumanlar da çepniler arasında erimiş ve bektaşi-aleviliği benimsemiş ve kendi kültürlerini devam ettirmişlerdir.

kunlar;
kıpçak diyarının moğol istilasına uğramasıyla başbuğ kötön komutasında yaklaşık 40.000 haneli bir grup ise bugünkü macaristan'a gitmiş ve kunlar denilen etnik grubu oluşturmuştur. kıpçak beylerinden kemenche macar kralı'na suikast düzenleyerek öldürmüştür. macaristan kıpçakları hristiyan olarak dil ve kültürlerini kaybetmiştir.
ayrıca, kemençe ismini kumanların yayıldığı sahalarda da görmek mümkündür. kırım yarımadasında kemençe, küçük kemençe, murzatar kemençe isimli köyler bunlardan bazılarıdır. gagauzlarda kemençe kelimesinin anlamı keman olup kemençe çalıp oynanan oyunun adı da "horo"dur.

kumanova;
bugünkü makedonya cumhuriyeti'nin kuzeyinde, sırbistan-bulgaristan sınırı yakınlarında bulunan şehirdir.
kumanova ismi bölgede 11 ve 12. yüzyıllarda etkin olmuş kuman türklerinden gelmektedir.
11. yüzyılda macaristan'ı istila eden kumanlar (kunlar) daha da güneye inerek buraları da hakimiyetleri altına almışlar ve yerleşkeler kurmuşlardır.
işte makedonya cumhuriyeti'ndeki kumanova kentinin ad kökeni de bu kun-kuman türklerinden gelmektedir.

cumhuriyetimizi kurucusu, ulu önder atatürk de köken olarak bir kuman türkü'dür.

http://tarihturklerdebasl...12/25/kipcaklar-kumanlar/

kumanlar

bir rivayete göre başkomutan mustafa kemal atatürk de kuman türklerindendir ki bu doğru çıkarsa da şaşırmam çünkü kumanlar içlerinden mustafa kemali çıkartabilecek kadar yiğittirler.

macaristanda yaşayan kuman türkleri dillerini tamamen unutmuş ve macarca konuşmaya başlamışlardır,keza hristiyanlardır da ancak turancılık akımının başlatıcısı olarak kabul edilebilecek memleketlerden biri olan macaristanda bu akımla beraber kuman türklerinde de ritüel manada bir öze dönüş başlamıştır.bugün macaristandaki kuman türkleri gelecek nesillere gelenek ve göreneklerini aktarabilmek,kahraman ve üstün bir soyun devam ettiricisi olduğunu öğretebilmek için yaz kampları düzenlemektedirler.

modern şehir yaşantısı içerisinde bulunup da kültürel manada geçmişi yaşatabilen yegane türk soylarından biridir kumanlar. bahsettiğim bu yaz kamplarında eski yörük çadırlarını kurup,börklerini,tulgalarını giyip at sırtında türk sporlarını devam ettirmektedirler,

at sırtında ok atma,güreş,cirit atma,oğlak kapma ve nicesi.bir yaz değil birçok yaz gidip yanlarında at binip kılıç kuşanılasılardır,kız erkek demeden oğlak kapmaca oynanasılardır.
http://www.emelvakfi.org/ozuturk/f/kuman17b.jpg

daha önceleri türkçe konuşmayan türk soylarının türklüklerini kaybedeceğine dair inancımı yıkmış soydur.büyüklerimizden,üstadlardan türkçe konuşmama konusunda onlar da en az senin benim kadar türk tembihlerini alsak da gözümüzle görünce insanı daha da bir sevindirmektedirler.çünkü türk olduklarını bilmektedirler.

tabii en büyük artıları kardeş macar milletinin içerisinde bulunmalarıdır ki macarlar en az kumanlar kadar temiz ve yiğit bir millettir.keza osmanlının bölgedeki hakimiyeti de kumanlara artı değer olarak yansımış ve gelenek görenek açısından kendilerini korumalarına zemin hazırlamıştır.

kuman diline geri dönersek eğer malesef ki günümüze kumancadan kalan tek metin biraz dikkatle ve küçük birkaç yardımla rahatça anlayabileceğimiz bu metindir.

bizim atamız kim-sing kökte
sentlensing sening adıng
düşsün sening könglügüng
neçik kim cerde alay kökte
bizing ekmegimizni ber bizge büt-bütün künde
ilt bizing minimizni
neçik kim biz iyermiz bizge ötrü kelgenge
iltme bizni ol camanga
kutkar bizni ol camannan
sen barsıng bu küçli bu çin iygi tengri amen.
kutkar bizni ol camannansen barsıng bu küçli bu çin iygi tengri amen.

kumanların türkiyeye bakışına gelince,her kuman türkiyeyi ayrı bir sevgiyle sever,kumanlık bilincinde olan hepsi türkiyeyi görmek ve oğuz akrabalarıyla görüşmek ister ancak her kuman türkiyeyi bilir ve sever de malesef bizler bilmeyiz kardeşlerimizi.